Çocuğum neden çalışmıyor?

     

Hadi çocuğunuzun hayatı üzerine biraz konuşalım, onu tanımlamaya çalışalım:

Çocuğunuz söylemeden ders çalışmıyor.

Eline bir kitap alıp okumuyor.

Ödevlerini zorla yapıyor, hatta siz yapıyorsunuz diyebiliriz.

Hiç bir hedefi, kaygısı yok. Bıraksanız akşama kadar boş boş oyun oynayacak.

Nasihatlerinizi dinlemiyor. Dinlediği zamanlarda da çatışma, tartışma çıkıyor.

Bir şeyin sonunda çıkarı olmadan, ödül olmadan hiç bir iş yapmıyor.

Vurdumduymaz cevaplar veriyor; çalışsam ne olacak, bu ne işe yarayacak gibi...

...

Eğer çocuğunuzda bu özellikler varsa, ebeveynlik konusunda sözlü notunuz; ZAYIF!

Çocuğunuzun bu konuda bir suçu yok!

Peki neden böyle? Neden bu durumlar ortaya çıkıyor? Neden internetten veya farklı kaynaklardan aldığımız tavsiyeler, öneriler bir işe yaramıyor?

Öncelikle sorunun temelini anlamalıyız: Çocuklarımız, onlara oluşturduğumuz sanal dünyanın içinde yaşıyorlar. Hayatın gerçeklerinden kopuklar. İzole edilmiş, tüm değişkenlerin kontrol edilmeye çalışıldığı, tek sorumluluğun ders çalışmak olduğu, mutluluk ve eğlence odaklı, ödül ve ceza temelli, çıkar üzerine kurulu bir hayat! Hal böyle olunca da çocuğumuz, kendine bizimkinden farklı bir dünya oluşturuyor. 

Oyun, video izleme, sosyal medya bağımlılıklarının esas sebebi, gerçek dünya ile bağlantı kuramamış olmaktan ileri geliyor. Yani, çocuğumuzu bu dünyaya ana baba olarak bizler itiyoruz. Halbuki onu hayatımıza soksak; işimize, mutfağımıza, bahçemize, tarlamıza, alışverişimize, pazarımıza, ev temizliğine, cenazeye, düğüne, hasta ziyaretine, camiye soksak! Onunla dertleşsek, sevincimizi, üzüntümüzü, maddi sıkıntımızı samimiyetle onunla paylaşsak! Dersinin sanıl gittiğini sormadan önce ona gerçekten nasıl olduğunu sorsak, gönlüne girsek, gönül dünyasına dokunabilsek ! İşte çocuğumuzun bizde arayıp bulamadığı bu eksiği, fenomenler, youtuberlar vs dolduruyor. Elimizden kayıp gidiyor.


Hayattan kopuk olması, bizim çocuğumuzun birinci sorunu dedik, bu meseleyi şöyle açmak istiyorum:

Hayattan ne istediğini bilmeyen, hayali olmayan bir insan nasıl ilerleyebilir? Şu hayatta her şeyin başı hayal kurmaktır. Hayaline ulaşma hedefini güden bir insan, artık içinden gelen bir dürtüyle, istekle hareket eder. Başkalarının telkinine ihtiyaç duymaz. Hemen vazgeçmez, mücadele eder. 

İnsanın hayalleri, içinde yaşadığı dünya ile, yani o kişinin dünyası ile doğrudan ilişkilidir. İnsan neyin içinde yaşıyorsa, hayali de o doğrultuda şekillenir. Yani çiftçinin hayali verimli topraklar, bol mahsul... Balıkçının hayali berrak sular, bol balık... Kendi sanal dünyasında olan bir çocuğun hayali sizce neler olabilir? Oynadığı oyunda ilerlemek, izlediği videolara yenisini katmak, izlediği insanlar gibi olabilmek vs..

Çocuklarımız gerçek dünya ile ne kadar alakalı olursa, hayalleri de o kadar gerçekçi olur. Hayal kuran bir çocuk, o hayale ulaşmayı hedefler. Hedefi için ne yapması gerektiğini sorar, gayreti içinden gelir. Sizin telkinlerinize ihtiyaç duymaz. Çocuklarımıza yapacağımız ilk ve en büyük iyilik, onları dünyamıza sokmak, gerçek hayatı onlara tanıtmak olmalı. En önemlisi de onların gönül dünyasına girmek, onlarla gerçek duygusal bağlar kurabilmek!

Çocuklarımızın kendilerini tanımaya ihtiyaçları var. Kendini tanımayan bir insan, doğru hayaller kuramaz. Kendini tanımak da ancak, farklı ortam ve durumlarda KENDİSİ İLE YÜZLEŞMEKLE mümkündür. 

Çocuklarımızın farklı okul, kurum ve işyerleri görüp, kendilerini orada hayal etmeye ihtiyaçları var. Farklı meslekleri tanımaya, mensupları ile sohbet etmeye, çalışırken onları izlemeye ihtiyaçları var. Farklı insan tipleri ile diyalog kurmaya, insan hayatına dokunmaya ihtiyaçları var. Elbette olanaklar dahilinde bunu yapabilmek zor gelebilir. Ancak çocuklar, özellikle ortaokul çağında, görmedikleri şeyi anlamakta zorlanırlar, çoğu zaman da anlayamazlar.

Mahrum kalmak bir nimettir! Mahrumiyetin şuurunu taşımayan bir insan ne sabredebilir, ne şükredebilir. Bunu çocuklarımıza doğru şekillerde gösterebilmeliyiz. Ancak bunun yolu kesinlikle ödül-ceza DEĞİL! Mahrumiyeti, varlığı, darlığı onlara sürece yayarak göstermelisiniz. Bankadaki paranızı bilmeliler, aylık faturalarınızı, borçlarınızı, pantolonunuzun kaç yıllık olduğunu bilmeliler, Fakir fukara sofrası görmeliler! Alın ailenizi yanınıza, bir gariban hanesine misafir olun. Çocuklar hepimizden daha çok vicdan sahibi buna inanın. Bir çocuğun vicdanı, ödül-ceza ikilisi ile öldürülür!

Yukarıdaki basit birkaç tespitten anlaşılıyor ki biz çocuklarımızı hayattan koparmışız. Dünyalarını sanallaştırmışız, çocuklarımızı da bu dünyaya hapsetmişiz.

İnternette, kitaplarda veya başka mecralarda bir çok kaynaktan bu hususlarla alakalı birçok tavsiyeye, profesyonel yaklaşımlara ulaşabilirsiniz. Haddim değil bunları reddetmek. Acizane söylemeye çalıştığım şey şudur: Tüm bu yöntemleri denerken, altyapınızı da buna uygun olarak kuralım ki, sonuca daha çabuk ve kalıcı olarak ulaşalım. Değişimi kendimizde başlatalım, çocuklarımıza hak ettiği ilgiyi samimi bir şekilde gösterelim vesselam.



Bu içerik ©İşlem Atölyesi tarafından üretilmiştir.
Sonraki yazı Önceki yazı
Henüz yorum yapılmamış
Yorum ekle!
Yorum url
başa